Hasan kaskatı kesilmişti. Nerdeyse
elindeki bira şişesi kayıp, yere düşecekti. Nefesinin kesildiğini, vücudunun
adrenalin pompaladığını fark etti. Kulaklarında atıyormuşçasına yakın hissetti
kalp vuruşlarını.
“ne demek istiyorsunuz?
Anlayamadım”
“Sakin olun” adam anlamıştı
Hasanın gerildiğini. İstediği de tam olarak buydu. “amerikaya indiğiniz andan
beri sizi izliyoruz”
Ne demekti bu şimdi. Neden beni
izliyorlar ki diye geçirdi içinden. Hasanın korkusu, heyecanını ve şaşkınlığını
bastırmıştı. Elindeki şişeyi hafifçe ters çevirerek sıkıca kavradı. Bu adamın
dost olmadığı belliydi. Kendisini koruma içgüdüsü devreye girmişti.
“tekrar ediyorum Hasan bey, lütfen sakin olun.
Amacım sizi herhangi bir konuda itham etmek değil merak etmeyin”
“peki o zaman ne istiyorsunuz
benden” sesi korku ve bir o kadar da öfke dolu çıkmıştı.
“Aynı adamı arıyoruz”
“Kimden bahsediyorsunuz”
birilerinin onu aradığını bilmek başına gelen tüm bu olayların kaynağına
ulaşabileceği fikrini uyandırmıştı.
“Ali Şimşek ‘ten bahsediyorum”
“Benim onu aradığımı nerden
çıkardınız?”
“Hasan bey, oyun oynayacak zaman
değil. Az önce size Amerikaya indiğimiz andan itibaren sizi izlediğimizi
söylemiştim hatırlarsanız.”
Hah dedi içinden blöf yapıyormuş.
“Aslında Türkiyede başladı takip”
Kahretsin, işte aradığım adamları
buldum diye geçirdi içinden Hasan. Umut ve korku kol kola girmişti benliğinde.
“Kafanız karıştı biliyorum, Amacım
sizi ürkütmek değil, isterseniz en baştan başlayayım. Her şey sizin THY
acentesinde Ali Şimşek ismine ulaşmanızla başladı. Aslında size yardım ettiğini
düşünen aptal görevli Ali Şimşek ismini sizinle paylaşmasaydı yollarımız asla
kesişmezdi diyebilirim. Sanırım siz de buralara kadar gelme zahmetinde bulunmazdınız.
Yanılıyor muyum?” garip bir gülümseme vardı adamın yüzünde. Ama o an Hasan,
adamın kendisine zarar vermeyeceği fikrine kapıldı. Yine de çok dikkatli
olmalıydı. O’nu o eve tıkayanlar, o lanet ilaçları vücuduna yollayanlar bu
adamlar olabilirdi.
“peki siz kimsiniz, kimi temsil
ediyorsunuz, biz diye bahsettiğiniz nedir?”
“bunu daha sonra paylaşabilirim
sizinle, önce Ali Şimşek hakkında ne bildiğinizi öğrenmem gerek”
“inanın o adam hakkında hiçbir
bilgim yok, eğer beni takip ediyorsanız, siz de biliyorsunuz ki adı dışında hiç
bir şey bilmiyorum”
“size bilgi veren görevli,
hafızanızı kaybettiğinizden bahsetmiş. Ancak buna pek inanmadığımızı
belirtmeliyim”
“neye inanacağınız sizin
sorununuz” Hasan kapalı oynayarak, adamın kendi hakkında ne bildiğini öğrenmesi
gerektiğini düşündü. Metin bilgi almaya gelmişti ancak asıl bilgiye ihtiyacı
olan Hasandı.
“Pekala, ben yine de size karşı
nazik olmaya çalışıcam” adamın sesi tehdit içeriyordu. “Her neyse” diyerek yumuşattı
sesini “aslında garip bir tesadüf sonucu öğrendik Ali ‘nin sizin Amerika
dönüşünüze ait biletin parasını ödediğini, yani siz eğer o gün acenteye
gitmeseydiniz belki de asla öğrenemeyecektik” gülümseyerek güven oluşturmaya
çalışıyordu adam. Hasanın şu durumda kimseye güvenemeyeceğini bilmiyordu ya da
en azından şansını deniyor olmalıydı. Hasan hayatında tanıdığı ve güvendiği tek
insanın Meltem olduğunu düşündü. İnşallah odasından çıkmaz diye geçirdi
içinden. Eğer burada bir çatışma olacaksa Meltem bundan uzak kalmalıydı.
“Ali Şimşek bizim için önemli biri.
Kendisinden yaklaşık bir yıldır haber alamıyoruz. Aslında öldüğünü düşünmemiz
için önemli verilere sahibiz ancak bunu bir türlü doğrulayamadık” bir an durdu
adam. Kafasını gökyüzüne çevirdi. “Ali Şimşek bir efsaneydi teşkilatta, ben hiç
tanışmadım kendisiyle, aslına bakarsınız onu bizzat tanıyan insan sayısı da çok
fazla değildir”
“teşkilat?” o an anladı Hasan.
Sorusu sadece zaman kazanmak içindi. Ali
Şimşek ya milli istihbarat, ya jitem ya da emniyet istihbarat çalışanlarından
biri olmalıydı.
“sohbetin samimiyeti arttıkça
istihbaratçının çenesi düşer işte bu yüzden az konuşmak çok dinlemek gerekir”
adam gizli bir utanç duygusuna kapıldı. Çünkü gerçekten çenesi düşmüştü, acemi
bir istihbaratçı olduğu fark ediliyordu.
“Bakın Metin Bey” sohbetin
üstünlüğü Hasan ‘a geçmişti. Adamın bir anlık zaafı bir çuval inciri mahvettiği
belliydi. İşte buradan yüklenmeli diye geçirdi içinden.
“Ali Şimşek hakkında hiçbir şey
bilmiyorum, benimle vaktinizi boşa harcıyor olabilirsiniz”
“Hasan bey” sesi çok sertti işler
yine tersine dönüyordu. Derin bir nefes aldı adam, sesini bir kademe düşürdü
“Ali ‘yi tanımıyor olma ihtimalinizi kabul etmiyoruz, zira ortada sizin için
ödenmiş bir uçak bileti var ve işin tuhafı Türkiye den ya da daha önce her
nerdeyseniz oradan Amerikaya nasıl gittiğiniz bir muamma, daha da önemlisi
Alinin son görüldüğü yer sizin bir saat önce gittiğiniz klinik. Bütün bunlar
sizin için olmasa da bizim için çok şey ifade ediyor, artık lütfen eteğinizdeki
taşları dökmeye başlayın”
Hasanın sağlam bir yalana ihtiyacı
vardı çünkü iyice köşeye sıkışmıştı. Kliniğe gitmelerine ilişkin okkalı bir
gerekçe bulamazsa bu adamdan kurtulamayacağı açıktı.
“internette yaptığımız
araştırmada, Ali Şimşeğin isminin doktor cinayetinde geçtiğini gördük. Bu
yüzden kliniğe gittik, belki bir ip ucu yakalarız diye”
“peki siz hangi nedenle
arıyorsunuz Aliyi, bunun için de güzel bir yalanınız var mı?” tipik
istihbaratçı sorgulamasına dönüşmüştü sohbet.
“sizin de bildiğiniz gibi, bilet
satan acentede duydum ismini, başka da bir bilgim yok” Hasanın sesi güçlü
çıkmıştı. Karşısındakine pabuç bırakmamaya niyetliydi. “Bakın gerçekten bir
hafıza sorunu yaşıyorum, umuyordum ki siz bana anlatırsınız birşeyler ancak
görüyorum ki devletin koca istihbarat örgütü” kısa bir süre sustu Hasan
söylediklerinin karşısındaki adamın az önceki zaafına doğru yönelterek rakibini
iyice ezmeye çabalıyordu “yanılmıyorum değil mi? MİT ‘ten bahsediyoruz” adam
suratını buruştururken Hasan keyifle devam etti “koca Mit bir çalışanını
bulamıyor ve dahası benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz, ben gidip
soruşturmasam Ali Şimşek le benim aramdaki bağlantıyı bile fark edemeyecek
kadar aciz durumdasınız” Hasan doğru yoldayım diye geçirdi içinden “ve şimdi
kalkmış bana soruyorsunuz, aksine ben size soruyorum kim bu Ali Şimşek ve
benimle ne işi var bu adamın”
Adam cebinden bir paket sigara
çıkararak, içinden aldığı tek dalın dibini pakete birkaç kez vurdu ve
yaktı. Hasan bu hareketin sebebini hiç
anlayamamıştı. Sanki tütünlerin dibe çökmesi sigaradan alınan hazzı mı
arttırıyordu?
“Gerçekten hafızanızı mı
kaybettiniz?”
“Bunu biliyor olmanız gerekir”
“Hakkınızda yaptığımız araştırmada
1991 yılında Almanyaya mühendislik okumaya gittiğiniz, birkaç sene Almanya da
bir otomobil firmasında çalıştığınız daha sonra Finlandiya da bulduğunuz iş
için Almanyadan ayrıldığınız bilgisine ulaştık. Finlandiya da yapılan
araştırmada ise hiçbir resmi kaydınıza ulaşamadık. Ve dahası fotoğrafınızı
Türkiye de yaşayan akrabalarınıza gösterdiğimizde kimse sizi teşhis edemedi”
adam bir süre sustu “sonrasını sizden dinlemeyi umuyordum”
Hasan, duydukları karşısında ne
hissetmesi gerektiğine karar veremedi. Almanya, mühendislik eğitimi,
Finlandiya, Türkiye de bulunan akrabalar. Kahretsin dedi, en başta yapması
gereken buydu. Önce kendini Türkiye de aramalıydı. Bu ayrıntıyı atlamış olmanın
ne büyük hata olduğunu düşünüyordu. Çünkü şuan bu adamın söyledikleri koca bir
yalan olabilirdi. Hasanı köşeye sıkıştırmak için uydurulmuş sorgulama
taktikleriydi belki de. Ama Hasan bunu asla doğrulayamazdı.
“eminim yanlış Hasan KAYA ‘ya
bakmışsınızdır”
“Hasan bey, tekrar ediyorum, bu
bir oyun değil. Ölüm kalım meselesi diyelim ve daha ciddi olmaya çalışalım”
“Ne dememi bekliyorsunuz ki, Ali
Şimşeği kaybeden ben değilim”
“Ali Şimşek kendi istemediği sürece
kaybolmayacak biri. Bizim amacımız yaşıyor mu öldü mü önce bunu öğrenmek. O,
bulunmak istemiyorsa zaten bulamayız”
Efsane bir istihbaratçı diye alayladı Hasan
içinden.
“Ali’nin kimsenin bilmediği ve
tanımadığı gizli bir ekibi olduğunu biliyoruz. Umuyoruz ki siz de bu ekipten
birisiniz. Eğer böyleyse sorun yok zaten aynı saftayız. Ancak” söyledikleri
iyice anlaşılsın diye yarım saniye sustu ve derin bir nefes alıp sesini biraz
yükseltti “eğer onun ölümünde payı olanlardan biriyseniz” gerçekten korkmalısın
diye bakıyordu gözlerdi “bunun bedelini ödemeniz kaçınılmaz olacaktır”.
“Hayatım boyunca kimseyi
öldürmediğimden emin olabilirsiniz Metin bey” Hasan sesine samimiyet katmaya
çalıştı. Umuyordu ki bu adam kendisine inansın. Zira bir faili meçhul olmayı
kimse istemezdi.
“eğer hafızanızı kaybettiyseniz”
durdu ve gülümsedi “bundan nasıl emin olabiliyorsunuz”
Türk istihbaratçılarının en iyi
olduğu konuydu sorgulama. Kontra sorularla kişi şaşkına çevriliyor, sorgulanan
kişinin psikolojik durumu ile oynanarak istenilen kıvama getiriliyordu. İşte
şimdi de hasan bu kıvamdaydı. En başından her şeyi anlatabilecek duruma
gelmişti ki,
“bakıyorum uyku tutmamış kimseyi”
Meltemin sesini duymak hem mutlu etmiş hem de onun başına gelebilecekler
yüzünden korkutmuştu Hasanı.
Hasan gülümsemeye çabalayarak
döndü melteme. İstihbaratçı kibarca aya kalktı “iyi geceler hanımefendi, bizde
Hasan beyle memleket hakkında laflıyorduk”
“sohbet etmek için doğru kişiyi
seçmişsiniz” dedi meltem. Elini uzattı ve kendini tanıttı.
İstihbaratçı “saat hayli geç
olmuş, yarın önemli bir toplantım var, bana artık müsaade” diyerek kibarca
gülümsedi Melteme. Hasan ‘a dönüp sohbet için teşekkür ederken yine görüşeceğiz
der gibi bakıyordu gözleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder