“Demek
yaklaşık 5 gündür serum alıyorum” dedi kendi kendine. Serum şişelerinin üzerine
günler işaretlenmişti. Bunun ne önemi vardı bilmiyordu ama mektupta yazan tarih
ile uykuda geçirdiği zaman içerisinde vücuduna bağlı olan serumların bitiş
süreleri tutarlı görünüyordu.
Çarşafın ıslanan kısmını kıvırıp, uykunun bir
an önce kendini teslim almasını beklemeye başladı. Aynı şeyleri düşünüp durmak
canını fena halde sıkıyordu.
Sabah ezanının sesiyle açtı
gözlerini. İçinin bir anda, tuhaf şekilde huzurlu olduğunu hissetti. Anlam
veremediği bu duruma aldırmayarak dünkü sinirli ruh haline hızlı bir geçiş
yaptı. Tekrar gözlerini kapadı. Yeniden uyandığında saat 9 a geliyordu. “bir
plan yapmalıyım” dedi kendi kendine. Bir duş alıp, evden çıkmayı, etrafta
amaçsızsa bir süre dolaşıp kendini tanıyan birine rastlamayı umut ediyordu.
Apartman kapısından çıktığında
taze biçilmiş çimen kokusu doldu burnuna. Yönetim iyi çalışıyor diye geçirdi
içinden. Sitenin çıkışına doğru yöneldi. Kapıdaki güvenlik görevlisi ile kısa
bir sohbet etti. Şansına adam 3 gün önce bu sitede görev başlamıştı ama gece
vardiyasına gelecek arkadaşının daha eski olduğunu söylemişti. Akşam sekiz de
görevi teslim alacaktı gece vardiyasındaki güvenlik görevlisi. Bu tarz
sitelerin güvenliği, özel güvenlik şirketlerince sağlanıyordu ve bu nedenle
personel sürekli değişiyor demişti güvenlik görevlisi. Sitenin tam ortasında
yer alan havuzların etrafında bir tur attı. Havuz kenarındaki kafede bir kahve
içti. Bir sürü yüz görmüştü. Ancak hiçbiri ona tanıyan gözlerle bakmamıştı.
Kimisi soğuk bir selam vermiş, kimisi kafasıyla hafifçe selamlamış ya da
görmezden gelmişti. Daha fazla vakit harcamanın anlamı yok diye içinden geçirirken
masaya 20 lira bırakıp para üstünü beklemeden kalktı. Hangi şehrin hangi
semtinde olduğunu bile bilmiyordu. Birilerine sormayı planladı ama bu durumu
nasıl açıklayacağını bilemediğinden vaz geçti. Kafası bu sorularla dolu dalgın
bir şekilde yürürken yaşından beklenmeyen bir yetişkinlikle günaydın diyen 3-4
yaşlarındaki çocuğun selamıyla irkildi. Önceki gün kapı deliğinden gördüğü
kadının yanındaki çocuk olmalı bu diye düşündü sevinç içinde.
“Günaydın delikanlı nasılsın”
“günaydın hasan bey ben iyiyim
siz nasılsınız”
Çocukların yetişkin gibi davranmaları hep iğreti gelmişti
Hasan’a ama şimdi bunu dert edecek zaman değildi.
“ben de
iyiyim, neler yapıyorsun” diyerek sözü yine ona bıraktı. Kendi ile ilgili bir
şeyler duyabilme ihtimali heyecanlandırmıştı.
“aslında
size kızgınım, Beşiktaş Dem ba ‘yı transfer ediyor demiştiniz 1 haftadır
haberleri seyrediyorum kimse bundan bahsetmiyor babama da sordum o futbolla pek
ilgilenmez ama gazetelerde böyle bir şey yazmıyor dedi”
“bende
biryerden duymuştum, sanırım beni de aldattılar” diye geçiştirmek istedi hasan,
amacı konuyu başka yerlere çekebilmekti.
“ee
okula gitmedin mi bugün”
“hasan
bey ben daha 5 yaşındayım, okula bu sene başlıycam. Ama annemle babam hangi
okula gönderecekleri konusunda hala tartışıyorlar. Annem beylikdüzündeki tabiat
kolejine başlatalım diyor babamda bu sene işlerimiz çok iyi değil devlet
okuluna başlasın seneye düşünürüz diye kestirip atıyor. Ama bana sorarsanız
kolej daha iyi tabiki”
“bu
kolej buraya yakın mı nasıl gidip geleceksin” bu soruyu sorarken amacı tam
olarak nerde olduğunu bulmaktı hasan’ın.
“biraz
uzakmış, esenyurttaki kolejleri de annem beğenmiyor yakın ama iyi değil diyor”
Taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Esenyurttaki onlarca
siteden birindeyim dedi. Artık nerde olduğunu biliyordu.
“biz
seninle ne zaman tanıştık, hatırlıyor musun?” hasanın amacı mümkün olduğunca
çok bilgi almaktı ufaklıktan.
“bilmem
hala günleri şaşıyorum annem okula başlayınca öğrenirsin dedi ama ben sizi
ikinci kez görüyorum. Asansörde karşılaşmıştık, bana hangi takımlısın dediniz
ya o işte ilk tanışmamızdı. sonra bi daha görmedim sizi.”
Çocuğun
zihnindeki hatıra bu kadar taze ise çok kısa bir zaman önce olmalı dedi
içinden. Oğlanın saçlarını sevip “şimdi gitmeliyim, inşallah demba gelir kartala
o zaman hasan amcam demişti dersin”
“inşallah” diye içini çekti
oğlan.
Havanın
kapatma ihtimaline karşı eve çıkıp ceketi almalıyım diye düşündü. Kapıyı açıp
eve girerken “eee şimdi ne halt edeceksin Hasan” diye söyleniyordu kendi
kendine.
Ceketi
dolaptan aldığı esnada, alt rafta yer alan valiz dikkatini çekti. Fermuarını
açtığında içinde iç çamaşırı ve birkaç spor kıyafet olduğunu gördü. Belki bu
evde yaşıyordum ama kesinlikle kısa bir süre önce taşınmış olmalıyım dedi kendi
kendine. Çünkü bu kadar az kıyafet ile ancak birkaç gün idare edilebilirdi.
Fermuarı kapatıp valizi yerine yerleştirirken hava alanlarında bagaja
yapıştırılan etiketin bir parçasının valiz üzerinde olduğunu fark etti. Çok
küçük bir parçaydı ama kalan parçadaki baskı renklerinden ve yarım yamalak
logodan bunun Türk Hava yollarına ait olduğunu anlamak mümkündü. “demek THY
uçağı ile geldim” dedi yeni bir ip ucu yakalamanın heyecanıyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder