18 Kasım 2015 Çarşamba

16.BÖLÜM

Arabayı 24 saat açık bir marketin arka tarafında yer alan izbe otoparka park ederek yürümeye başladılar. Birkaç yüz metre ötede karanlık bir parkın bankına oturduklarında adam cebinden çıkardığı sigara paketini Hasan’a uzattı.
Hasan, bir an büyük bir şok yaşadı. “Bu adam beni kesinlikle tanımıyor, eğer tanısaydı sigara içmediğimi bilirdi” diye geçirdi içinden. Bir sigara aldı ağzına koydu ama yakmadı.
“Hafızanı kaybetmiş olmana çok üzüldüm, beni en son gördüğün zamanı hatırlamıyorsun sanırım”
“Hiç bir şey hatırlamıyorum”
“Arabada beni hatırladığını söylemiştin”
“Belli belirsiz bir görüntü, ancak emin değilim, lütfen bu soruları geçelim benim ne bildiğim değil senin ne anlatacağın daha önemli”
“Son bir soru sormama izin ver”
Hasan mecburen boyun eğdi “dinliyorum”
“Ali Şimşek ile ilgili hiç bir şey hatırlamıyor musun?”
“Üzgünüm, senin de bildiğin gibi - takip ettiğine göre bilmen gerekir- ben de onu arıyorum”
“Biliyorum, biliyorum bilmesine de,  Ali ‘ye ulaşmak için son şansım sendin”
“Ben mi?” Hasan acı acı gülüyordu “Nasıl olabilir, ben bu adam hakkında hiç bir şey bilmiyorum”
Adam Hasan’ın gerçekten hafızasını kaybettiğine emin oldu. Nerden başlamalı diye geçirdi içinden “öncelikle benim adım Yusuf, Yusuf Dalkesen” bir an durdu Hasanın hatırlayabilmesi için zaman tanıdı ama Hasanın yüzündeki kırışıklıklarda herhangi bir değişiklik olmadı “bu isim de senin için hiçbir anlam ifade etmiyor”
Aslında Hasan zihninde canlanan görüntüde, sırada hemen önünde duran adamın göğsünde yazan yazıyı şimdi fark ediyordu ‘DALKESEN’ surat ifadesini hiç değiştirmeden cevapladı “üzgünüm ilk defa duyduğuma eminim”
“Daha fazla zorlamanın bir yararı yok, o zaman en baştan başlayacağız, Meltemi biraz bekletmek sorun olmaz umarım”
Kafasını belli belirsiz sağa sola salladı. Eğer Meltem güvendeyse birkaç dakikadan bir zarar olmayacağını düşünüyordu. Bu adam ne anlatacak ki bu kadar uzun sürede, inşallah bu yaşadıklarıma değecek şeyler duyarım diye hayıflandı içinden.
“35 sene evvel bir darbe oldu Türkiye ‘de biliyorsun” Hasan boş boş bakınca elini havada salladı Yusuf “her neyse 80 darbesinden sonra Türkiye de bir grup yavaş yavaş devlet kadrolarına hakim olmaya başladı” Yusuf yüzünü gökyüzüne çevirmiş, sanki bir masal anlatıyormuşçasına davranıyordu.
“En baştan derken bu kadar geriye gitmek zorunda mısın?”
“Önemli olmasaydı…, neyse bu grup dini bir cemaatti. Giderek ekonomik olarak da çok güçlendi. Büyük holdinglerin, gazete ve televizyonların sahibi oldu. Ama asıl mücadele devlet kadrolarında veriliyordu. Cemaatin mensupları kaymakam, polis, hakim, savcı aklına gelen tüm devlet kadrolarına hızla yerleşmeye başladı. Devrin iktidarları da gerek oy uğrana, gerekse kendi kadrolarının bulunmayışı nedeniyle bu harekete yol verdiler, hatta büyük oranda da desteklediler. Kadrolaşmanın en fazla hız kazandığı son 15 yıllık dönemde cemaat büyük bir sermayenin de sahibi oldu. Özel okullar, dershaneler, vakıf üniversiteleri derken cemaatten cemiyete doğru geçişini tamamladı. Bu 15 yıllık dönemde Türkiye ‘de derin devlette el değiştirmeye başladı. İşte cemaat üyeleri bu değişim sürecinden çok iyi bir şekilde istifade ederek emniyet ve istihbaratın tüm kademelerine hakim oldu. Ali ve ben de bu grubun birer üyesiyiz. Büyük ihtimalle sen de öylesin.”
“Büyük ihtimalle?” Hasan kızgınlıktan gülüyordu, “sen gerçekten beni tanımıyorsun değil mi?”
“Seninle ilgili kısım konunun sonunda ama istersen her şeyi atlayıp direk oraya geleyim”
Nasıl istersen öyle yap dercesine salladı elini Hasan. Belki de hikayeden başka bir şey anlatmayacak diye geçirdi içinden.
“Pekala” yutkundu Yusuf anılarından acı duyuyormuşçasına konuşuyordu. “Ali ve ben polis kolejinde ve akademide birlikteydik, aynı imama bağlıydık ve bu bağ sayesinde yıllarımız birlikte geçti. Derin devletin el değiştirdiği süreçte bizi önce Emniyet İstihbarata aldılar. Sonrasında Ali ile yollarımız ayrıldı Ali’nin son on yıl içinde nerde olduğu kimlerle çalıştığı hakkında hiçbir bilgim yok. Ancak arada haberlerini alıyordum ki tahmin ettiğim kadarıyla cemaatin içine sızamadığı tek kurum olan silahlı kuvvetlere yönelik yapılan operasyonunu o yönetiyordu.”
“Hani şu Ergenekon, balyoz dedikleri operasyonlar mı?”
“Evet, ama çok emin değilim çünkü bu zaman zarfında Ali ile tüm iletişimimi kaybettim diyebilirim. Ali bu süreçte bir efsaneye dönüştü, cemiyette herkes ondan bahsediyordu ama emin ol yüzünü gören insan sayısı onu geçmez.”
“Ali bu operasyonları Mit adına mı gerçekleştirdi”
“Sanmıyorum, çünkü her ne kadar Mit kadrolarına hakim olunsa da Mit ‘in yönetimi iktidar ile cemiyet arasında hep sorun oldu, sanıyorum kimseye bağlı olmayan gizli bir birim oluşturuldu ve operasyonlar bu birim eliyle gerçekleştirildi”
“Ülkedeki hükümetin kontrolü dışında mıydı bu birim?”
“Evet aynen öyle, hükümet olayların bu noktada kontrolünü kaybetti, ancak bunu dışarıya vurmadılar. Sanki her şey kendi kontrollerindeymiş gibi hareket etmeye çalıştılar ama emin ol en baştaki adamların bile ancak tutuklamalar başlayınca haberi oluyordu operasyonlardan”
“Vay be, ülke ne hale gelmiş”
“Aslında başlarda hepimiz çok sevinçliydik, askeri vesayet sona erdiriliyordu”
“Öyle olmadı mı diyorsun”
“Olmadı Hasan, amacının çok dışına çıktı her şey, tam bir intikam alma operasyonuna dönüştü, ortalık öyle bir karıştı ki suçlu kim masum kim, bilen hatta umursayan yoktu”
Yusuf bir sigara daha yaktı “yani anlayacağın cemiyet sandığımız gibi dine hizmet eden bir cemiyet olmanın ötesine geçti, intikam alan, intikam almak uğruna sahte deliller ve yalancı şahitler ile onlarca masum insanın hayatını mahveden bir grup haline dönüştü”
“Meltemin kim olduğunu öğrenmemeleri gerek derken ne kastediyordun”
“Kimin kızı olduğunu biliyorsun, eğer Meltemi fark ederler ise hazır ayaklarına kadar gelmişken…” sustu Yusuf. Nasıl bitireceğini bilemedi.
“Ben bu olayların neresindeydim”
“Ali ortadan kaybolmadan önce bana geldi. Yaptıklarından, sebep olduklarından çok pişman bir hali vardı. Saatlerce sohbet ettik. İnanır mısın alkol almaya başlamış, Ali beni zorla sabah namazına kaldıran adam içmeye başlamış, çok şaşırdım ama vicdan azabını bastırmak için buna ihtiyacı olduğu için kınayamadım onu. ‘Çok cana kıydık dedi, çok acıya sebep olduk, bütün bunları davamız için yaptığımı sanıyordum, aslolan ülkeye sahip olmakmış, siyasetten hep uzak tuttular bizi amaç iktidar olmak değil muktedir olmakmış, ben böyle bir cihat anlayışını kabul edemiyorum’ deyip durdu. Bana ekibinde yer alan ama kirli işlere hiç bulaşmayan birinden bahsetti.  Ve onun için yardım istedi benden.”
“ve o kişi ben miydim”
“Evet, sana sahte bir kimlik, sahte bir yaşam hazırladık Türkiye ‘de. Ali ortadan kaybolacağını ama seni yanına alamayacağını iki kişinin bulunma ihtimalinin daha fazla olduğunu söyledi. Seni Türkiye ‘de tanıyan çok kimse olmadığından gizlenmenin kolay olacağını düşünüyordu.”
“Sonra?” Hasan sabırsızdı çünkü artık konu ona gelmişti.
“Sonra, birkaç ay sonra yani sanırım 1 yıla yakın zaman sonra sen geldin. Senin için hazırladığım pasaportu ve Ali’nin bana bıraktığı parayı alarak Türkiye’ye gittin. Sonrasını bende bilmiyorum”
“Peki, Ali ne oldu, bir daha görüşmediniz mi?”
“Hayır, o son geceden sonra görüşmedik. Bazı duyumlar aldım bu konuda ama hiç birini doğrulayamadım”
“Ne gibi duyumlar”
“Bir iç hesaplaşma, yani Türkiye’de rüzgar tersine dönünce, iktidar ile cemiyet arasına karabulutlar girince Ali’nin iktidara yakın kişilerle temasa geçtiğini ve bu teması öğrenen cemiyetin onu ortadan kaldırdığını…” Yusuf’un gözleri dolmuştu. Daha fazla konuşamadı.
“Bu olayların Amerika ile ilgisi ne?”
Yusuf sigarasından derin bir nefes çekti “Operasyonlar buradan yönetildi işin içinde yabancı servislerde var”
Hasan duyduklarına inanmamak için çabalıyordu ama Yusuf’un yalan söylemesi için hiçbir mantıklı sebep bulamıyordu.
“Benim için sahte kimlik ve pasaport hazırladınız öyle mi?”
“Evet” sesi ve gardı düşmüştü Yusuf’un.
“Yani gerçek adım Hasan değil, öyleyse kimim ben?”

“Yemin ediyorum bilmiyorum, bana geldiğinde kendini Hasan olarak tanıtmıştın, ben de hiç bir şey sormadım”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GİRİŞ

Polisiye kurgu kısa öykü türündeki bu yazımda yer alan kişilerin ve olayların gerçek kişi ve olaylarla hiç bir ilgisi yoktur. iyi okumal...