Taksimetrede yazan tutarı
öderken, taksicinin yüzündeki mutluluğu farketti. Güvenlik görevlisinin telefon
ile istediği taksi birkaç dakikada site kapısında belirmişti. Öncesinde nereye
gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Bir gsm bayiine uğrayıp yeni nesil bir
akıllı telefon ile ön ödemeli hat almaya karar verdi. Taksici, Hasan’ı en yakındaki
alışveriş merkezine götürmüş ve o gelene kadar otoparkta beklemişti. Tabi bu
beklemenin maliyetini Hasan önceden ödemiş, bir 100 lirayı ortadan yırtarak
gelene kadar beklemesini garanti altına almıştı. Taksici çok film seyrediyor bu
adam diye aklından geçirmiş, ancak yarım parayı almamazlık ta etmemişti. Hattın açılması 15 dakika kadar sürmüş, bu
süreyi duble espresso içerek geçirmişti. Hasanın kendi hakkında emin olduğu çok
az şey vardı ancak bunlardan biri kesinlikle kahve sevdiği idi. Hattı açılır
açılmaz arama motorundan THY bayilerini
aratmıştı. Yüzlerce sonuç arasından ilk gözüne çarpan taksimdeki bayiydi.
Kapalı garajda bekleyen taksiye binip taksime gidiyoruz komutunu verdiğinde
mesafenin uzun oluşu taksi şöfürüne yevmiyeyi kurtardık sevinci yaşatmıştı. Yol
boyunca taksicinin oy verdiği partiyi, bu partinin başlardaki gibi olmadığını,
çok değiştiğini seneye yapılacak seçimde başka bir partiye oy vereceğini
dinledi. Ama gözü hep yollardaydı. Bir yandan da yeni aldığı telefonu
kurcalıyordu. Ön kamerasından kendi
fotoğrağını çekip, uzun uzun inceledi. Hala çok yabancı gelen bu yüze
alışması zaman alacağa benziyordu. Yüzünden bir şey çıkmayacağına emin olunca
ilgisini yeniden yola çevirdi. E5 ten mi çevre yolundan mı gidelim sorusuna
nedense E5 cevabı vermişti. İkisi arasındaki farkı anımsamıyordu ama e5 in iyi
bir tercih olduğunu düşünüyordu. Camdan izlediği yol kenarlarında tanıdık bir
bina, tanıdık mekanlar arıyordu hafızasında bir anının canlanması umuduyla.
Ancak küçük çekmecedeki e5 cepheli bir iki resturant dışında daha önce
gördüğünü düşündüğü hiçbir binaya rastlamadı. Ki onlar hakkında da çok emin
olamadı. Taksime giriş zor olmuştu, taksici buraların çok değiştiğini, yolları
berbat ettiklerini her yerin şantiyeye çevrildiğini anlatıyordu THY acentesinin
önüne park ederken. Hakikaten her yer beton yığını diye hak verdi Hasan, parayı
verip hayırlı işler diledi.
Acentenin kapısından girerken ne
soracağı konusunda pek bi fikri yoktu. Yol boyunca da bunu düşünmekten
özellikle uzak tuttu kendini. Son anda karar vermenin daha iyi olacağını
düşünüyordu ama bu fikrin Ortadoğu halklarına özel, tembel ötelemesi olduğunu
da inkar etmiyordu. Kapıdan girdiğinde tüm bankoların dolu olduğunu gördü.
Yalnızca en uzaktakinin önünde bir kişi vardı. İşte aynı tembellik diye geçirdi
içinden. Hep en yakındakini tercih eder iki adım atmamak için 10 dakika fazla
beklemeyi göze alırdı bu millet. Bankoya en yakın bekleme koltuğuna oturdu.
Cebinden telefonu tekrar
çıkararak yeniden fotoğraftaki yüzünü inceleme başladı. Bir terslik olduğundan
emindi. Ama neydi hiçbir fikri yoktu. Bankodaki müşteri çokta memnun olmayan
ses tonu ve asık bir surat ile görevliye veda ederken Hasan hızlıca yerinden
kalkıp hostes havası verilmiş satış görevlisinin karşısındaki sandalyeye oturmuştu.
Söze nasıl başlayacağını bilemedi; “sizin de işiniz zor tabi” giriş için çok
klişe bir cümle seçtiğinden haberi yoktu.
“herkezi memnun edemiyoruz, oysa
defalarca söyleniyor promosyonlu biletlerde iade ve iptal işlemi
yapılamayacağı, bunları tekrar tekrar anlatmaktan bıkıyor insan”
“Haklısınız, eğitimsizlik mi
dikkatsizlik mi her nedense olaylara çok hakim olamıyoruz sanırım” Hasan
karşındakine hak vererek iyi bir giriş yaptığını düşünüyordu.
“inanır mısınız başka bir
havayolu şirketinden aldığı biletin tarihini değiştirmek için her gün 10 larca
insan geliyor, dakikalarca boşu boşuna bekliyorlar sonra da ‘aaa burası THY
mıydı?’ diyip utanç içinde kaçıyorlar”
Hafif bir tebessüme eşlik eden
baş hareketi ile onayladı Hasan. “Tabela okumaktan bile aciziz”
Artık görevlide gülümsüyordu, iyi
bir başlangıç diye geçirdi aklından, tam konuyu biraz daha uzatmaya
niyetlenmişti ki satış temsilcisi “size nasıl yardımcı olabilirim” diyerek daha
erken davrandı. Hasan beklenmedik
şekilde konuya girmesi gerektiğini farkedince küçük bir affalama dönemi
geçirdi. “bilet iptali ya da değişimi için gelmedim” görevli mecburi bir
gülümse attı artık konuya kesinlikle girmeliydi “ben küçük bir kaza geçirdim ve
hafızamı kaybettim” satış temsilcisinin yüzü bir anda ciddileşti “çok üzüldüm,
geçmiş olsun” hasan doğru yolda olduğunu anladı
“yakın zaman önce amerikadan türkiyeye THY uçağı ile yolculuk yaptığımı
farkettim” Satış temsilcisinin yüzü ciddiyetten soru işaretine doğru kaydığını
görünce “pasaportumdaki giriş çıkış kaşelerine bakınca gördüm bunu” iyi
toparladım dedi içinden kısa bir bekleme anının kadının merakını arttıracağını
ve daha fazla yardımcı olmasına neden olacağını ümit ediyordu.
“anlıyorum” dedi görevli, “sizden
ricam bileti nerden aldığım, hangi havalimanından hangi uçuş ile ülkeye
döndüğüm ve daha da önemlisi Türkiye’den amerikaya THY ile gitmiş olmalıyım,
eğer bulabilirseniz hangi tarihte ülkeden çıkış yapmış olduğum konusunda bana
bilgi verirseniz, İnanın benim için çok önemli”
Kadının yüzünden yardımcı olacağını
kestirebilmişti, satış görevlisi önce gülümsedi ve tekrar geçmiş olsun
dileklerini iletti ancak bu tür bilgiyi yalnızca ilgilisine verebileceklerini
ifade ederek Hasan’dan kimlik belgesini istedi. İyi ki yanıma almışım diye
geçirdi aklından. Çünkü bu kimliğin kendine ait olmadığına inanıyordu ve dahası
bu kimliğin sahte olduğuna. İnşallah sahte olduğunu görevli farketmez diye
içinden geçirirken kimliğini uzattı.
Klavye tuşlarından çıkan
seslerdeki melodiyi dinleyip sakin kalmaya çalışıyordu. “buldum sanırım” görevli yardımcı olabilmenin
sevinciyle söylemişti bunu. Hasanın heyecanı iyice artıyordu.
“3 haziran günü Boston ‘dan Newyork aktarmalı olarak
İstanbul yeşilköye uçmuşsunuz” Bu uçmak fiili hep garip gelmişti hasana. “peki
bileti nerden ve ne zaman aldığım bilgisi mevcut mu?” bu sorunun cevabı
gerçekten önemliydi. Görevli önce tereddüt etti “bu bilgiyi sizle paylaşmam
için sanırım süpervizörümden onay almalıyım” görevli hızla kalktı ve arka
taraftaki koridorda kayboldu. Hasan bir an bilgisayara doğru eğilip ekranda
yazanları okumayı düşündü. Sonra daha öğrenmesi gerekenler olduğunu hatırlayıp
bu riski almak istemedi. Görevli koridorun ucunda belirdiğinde “iyi tercih”
dedi içinden.
Görevli,
aslında bu bilgileri paylaşmasının doğru olmadığını ancak Hasanın özel durumu
nedeniyle bir kereye mahsus bu kuralı çiğneyebileceğini söylerken Hasan aman
nede hayır sever bir hanımefendi diye alay etti içinden.
“Bileti 3 ocak 2014 günü Bakırköy
bayimizden almışsınız.” Hasan
vücudundaki tüm adrenalinin kana karıştığını hissetti. Bu çok önemli bir
bilgiydi çünkü bilet Türkiye’den alınmış ise Türkiye’den Amerikaya gittiği
kesinleşmiş olacaktı. “Bu, amerikadan 3 Hazirndaki yurda dönüş uçak biletim,
eminsiniz değil mi?”
“emin olmasam söylemezdim inanın
bana, bu bilgileri paylaşmam bile sakıncalı” görevlinin sesi tehditkar bir
tınıya dönüşmüştü. Hasan durumu tekrar kendi lehine çevirmeliydi ancak ne
söylemesi gerektiğini bir an kestiremedi. “Başka bir şey yoksa sıradaki
müşterimiz ile ilgilenmeliyim” eyvah dedi Hasan ya şimdi söze girmeliydi ya da
bu konuşma burda sonlanacaktı. “çok teşekkür ederim inanın bana bu benim için
çok önemli, şule hanım sizi zor durumda bırakmak istemem” görevlinin boynunda
asılı kimlikten çektiği kopyayı kullanarak ismiyle hitap etmenin yeniden
yakınlaşma kurmak için faydalı olacağını
düşündü. Şimdi tam sırası dedi içinden ve “geçen hafta geçirdiğim trafik
kazasında eşimi kaybettim” kısa bir süre duraklayarak görevlinin içindeki acıma
duygusunun olgunlaşmasını bekledi. “inanın benim için verdiğiniz bu bilgiler
çok önemli”
“üzgünüm, ama yapabileceğim”
görevlinin savunmaya geçtiğini fark ederek sözünü yarım kesti “evi terkeden
kızımızı bulmak için amerikaya gitmişim” eğer buna da inanırsa her soruma cevap
verecek diye geçirdi içinden.
“bakın gitmişim diyorum çünkü
hafızamı tamamen kaybettim Şule hanım”. Görevlinin gardı düşmüştü. “eminim
türkiyeden amerikaya gidiş biletimi de dönüş ile birlikte almışımdır, sizden
ricam bu bilgiyi teyit etmeniz”
Görevli etrafına bakınıp çalışma
arkadaşlarının ya da süpervizörünün onu izleyip izlemediğini kontrol etti. Ve
tekrar bilgisayar ekranından araştırma yapmaya başladı. 2 dakikalık bekleme
süresi 2 yıl gibi gelmişti Hasan ‘a. Buradan alacağı bir bilgi önemli bir
başlangıç olacaktı. Görevli yine etrafını kontrol etti ve sesini iyice
alçaltarak “bakın Hasan bey gidiş biletiniz ile ilgili herhangi bir bilgiye
ulaşamadım belki başka bir havayolu firmasından almışsınızdır”. Hasan kadının
yüzündeki gerginlikten bir şeyler bildiğini farketti. “Şule hanım, belki hiç
bir şey hatırlamıyorum ancak THY dan başka bir havayolu şirketine
güvenmeyeceğimden nerdeyse eminim”
Görevli yarım saniye kadar
düşündü, Hasan, kadının olasılıkları tahlil ettiğini eğer duyguları, mantığına
galip gelirse ekranda yazılanları onunla paylaşacağını biliyordu. Başını hafifçe yana eğip dudaklarını büktü. Gözü
kadının dudaklarına kilitlenmişti. “pekala” dedi kadın belki işimden olucam ama
neyse” işte geliyor diye geçirdi içinden. “dönüş biletinizin bedeli peşin
olarak ödenmiş” sesi nerdeyse fısıltı halinde çıkıyordu ve Hasan iyice
görevliye yanaşmıştı. “ancak” yine durdu kadın “ancak bişey farkettim size ait
gidiş bileti yok ama aynı anda Ali Şimşek adına newyorka gidiş bileti alınmış
ve iki biletin bedeli birlikte nakit olarak ödenmiş” Kalbi nerdeyse duracaktı
fakat buna rağmen sorulması en mantıklı soruyu sordu “peki biletlerin ödemesini
yapan kişi belli mi?”
Taksim gezi parkının
merdivenlerini çıkarken, düşmanca duygular içine girdiğini hissetti. Burada
kötü bir şeyler yaşamış olmalıydı. Ama bu duygularının kime karşı ya da neye
karşı olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Serin bir ağaç gölgesi bulup
altındaki banka oturdu. Burnundan derin nefesler alıp stresini ve kan basıncını
azaltmaya çalışıyordu. “Ali Şimşek, kim bu adam?” Eğer Ali Şimşek ‘i bulursa
bütün sorularının cevaplanabileceğini hayal etti. Akıllı telefonunu eline alıp,
tırnak içinde Ali Şimşek yazdı. Yaklaşık 2 milyon sonuç döngüsü oluşmuştu. İlk
çıkan facebook profilini tıkladı profil fotoğrafında 15 yaşlarında bir ergen
saçlarını jöle ile havaya kaldırmış ve kollarını göğsünde birleştirmiş şekilde
arzı endam ediyordu. 2. Linkteki porfil resminde adamın bebeği olduğuna kaanat
ettiği kız çocuğu fotoğrafı, bir diğerinde Fenerbahçe logosu. “Samanlıkta iğne
aramaktan bile zor” sesi karamsarlık yüklü bir şekilde çıkmıştı. Buradan bir
sonuç alamayacağını anlayarak oturduğu banktan kalktı. Bilet paralarını
ödeyenin kim olduğu belli değildi, zira görevli nakit ödemelerde ödeme kaydı
tutulamadığını söylemişti. Elinde olan veriler Newyork, boston ve Ali ŞİMŞEK
isminden ibaretti.
“kimsin sen, sen kimsin sen he
kimsin” irkilerek arkasını döndüğünde saçları ve sakalları pislikten birbirine
yapışmış elindeki şarap şişesiyle konuşan evsizi gördü. “Ben kimim, sen kimsin, biz kimiz belki de
sen bensin ben de sen” birden aklına Anna Freud geldi Hasan ‘ın. Ben ve savunma
mekanizmaları. Evet okuduğu bir kitaptı bu. Bir akıl hastalığı olup olmadığını
düşündü. Belki şizofren (çoklu kişilik bozukluğu) ya da border line. Belki de Ali ŞİMŞEK benim diğer kişiliğim
diye gülümsedi. Ve o anda fark etti “evet Ali ŞİMŞEK” ben olmalıyım. Ali ŞİMEK
olarak Amerikaya gittim ve Hasan olarak geri döndüm” Sonra kendi tezine kendi
çomak soktu “peki ama niye?”
Tekrar Şule isimli görevlinin
karşısındaydı. Ona çok yardımcı olduğu için uçak biletini de ondan almanın
kibarlık olacağını ve belki prim kazanmasını sağlayacağını düşündü. “henüz
hasta iken bu yolculuk sizin için tehlikeli değil mi?” anaç bir tonda
söylemişti Şule bunları. “doktorum geçmişime ait bir şeyler bulmam konusunda
beni teşvik ediyor maalesef türkiye de hiçbir yakınıma ulaşılamadı”
“peki o zaman, ödeme nasıl olacak
hasan bey” Şule hanım satış yapmanın keyfini sürüyordu çünkü Hasan 1. Sınıf
bilet almak istemişti. “yine peşin” dedi hasan, “yine mi?”
Satış görevlisi Hasanın kafasının
karışık olduğundan nerdeyse emindi “ 19 haziran Çarşamba günü saat 5:30 ‘da
Atatürk Havalimanından Newyork yönüne 1. Sınıf uçak biletiniz bedeli 1850 TL
kesiyorum onaylıyor musunuz”
“evet” dedi hasan. Amerikaya gidiyor olmak garip bir
heyecan duygusu oluşturmuştu beyninde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder