18 Kasım 2015 Çarşamba

5. BÖLÜM

Taksimetrede yazan tutarı öderken, taksicinin yüzündeki mutluluğu farketti. Güvenlik görevlisinin telefon ile istediği taksi birkaç dakikada site kapısında belirmişti. Öncesinde nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Bir gsm bayiine uğrayıp yeni nesil bir akıllı telefon ile ön ödemeli hat almaya karar verdi. Taksici, Hasan’ı en yakındaki alışveriş merkezine götürmüş ve o gelene kadar otoparkta beklemişti. Tabi bu beklemenin maliyetini Hasan önceden ödemiş, bir 100 lirayı ortadan yırtarak gelene kadar beklemesini garanti altına almıştı. Taksici çok film seyrediyor bu adam diye aklından geçirmiş, ancak yarım parayı almamazlık ta etmemişti.  Hattın açılması 15 dakika kadar sürmüş, bu süreyi duble espresso içerek geçirmişti. Hasanın kendi hakkında emin olduğu çok az şey vardı ancak bunlardan biri kesinlikle kahve sevdiği idi. Hattı açılır açılmaz arama motorundan THY  bayilerini aratmıştı. Yüzlerce sonuç arasından ilk gözüne çarpan taksimdeki bayiydi. Kapalı garajda bekleyen taksiye binip taksime gidiyoruz komutunu verdiğinde mesafenin uzun oluşu taksi şöfürüne yevmiyeyi kurtardık sevinci yaşatmıştı. Yol boyunca taksicinin oy verdiği partiyi, bu partinin başlardaki gibi olmadığını, çok değiştiğini seneye yapılacak seçimde başka bir partiye oy vereceğini dinledi. Ama gözü hep yollardaydı. Bir yandan da yeni aldığı telefonu kurcalıyordu. Ön kamerasından kendi  fotoğrağını çekip, uzun uzun inceledi. Hala çok yabancı gelen bu yüze alışması zaman alacağa benziyordu. Yüzünden bir şey çıkmayacağına emin olunca ilgisini yeniden yola çevirdi. E5 ten mi çevre yolundan mı gidelim sorusuna nedense E5 cevabı vermişti. İkisi arasındaki farkı anımsamıyordu ama e5 in iyi bir tercih olduğunu düşünüyordu. Camdan izlediği yol kenarlarında tanıdık bir bina, tanıdık mekanlar arıyordu hafızasında bir anının canlanması umuduyla. Ancak küçük çekmecedeki e5 cepheli bir iki resturant dışında daha önce gördüğünü düşündüğü hiçbir binaya rastlamadı. Ki onlar hakkında da çok emin olamadı. Taksime giriş zor olmuştu, taksici buraların çok değiştiğini, yolları berbat ettiklerini her yerin şantiyeye çevrildiğini anlatıyordu THY acentesinin önüne park ederken. Hakikaten her yer beton yığını diye hak verdi Hasan, parayı verip hayırlı işler diledi.
Acentenin kapısından girerken ne soracağı konusunda pek bi fikri yoktu. Yol boyunca da bunu düşünmekten özellikle uzak tuttu kendini. Son anda karar vermenin daha iyi olacağını düşünüyordu ama bu fikrin Ortadoğu halklarına özel, tembel ötelemesi olduğunu da inkar etmiyordu. Kapıdan girdiğinde tüm bankoların dolu olduğunu gördü. Yalnızca en uzaktakinin önünde bir kişi vardı. İşte aynı tembellik diye geçirdi içinden. Hep en yakındakini tercih eder iki adım atmamak için 10 dakika fazla beklemeyi göze alırdı bu millet. Bankoya en yakın bekleme koltuğuna oturdu.
Cebinden telefonu tekrar çıkararak yeniden fotoğraftaki yüzünü inceleme başladı. Bir terslik olduğundan emindi. Ama neydi hiçbir fikri yoktu. Bankodaki müşteri çokta memnun olmayan ses tonu ve asık bir surat ile görevliye veda ederken Hasan hızlıca yerinden kalkıp hostes havası verilmiş satış görevlisinin karşısındaki sandalyeye oturmuştu. Söze nasıl başlayacağını bilemedi; “sizin de işiniz zor tabi” giriş için çok klişe bir cümle seçtiğinden haberi yoktu.
“herkezi memnun edemiyoruz, oysa defalarca söyleniyor promosyonlu biletlerde iade ve iptal işlemi yapılamayacağı, bunları tekrar tekrar anlatmaktan bıkıyor insan”
“Haklısınız, eğitimsizlik mi dikkatsizlik mi her nedense olaylara çok hakim olamıyoruz sanırım” Hasan karşındakine hak vererek iyi bir giriş yaptığını düşünüyordu.
“inanır mısınız başka bir havayolu şirketinden aldığı biletin tarihini değiştirmek için her gün 10 larca insan geliyor, dakikalarca boşu boşuna bekliyorlar sonra da ‘aaa burası THY mıydı?’ diyip utanç içinde kaçıyorlar”
Hafif bir tebessüme eşlik eden baş hareketi ile onayladı Hasan. “Tabela okumaktan bile aciziz”
Artık görevlide gülümsüyordu, iyi bir başlangıç diye geçirdi aklından, tam konuyu biraz daha uzatmaya niyetlenmişti ki satış temsilcisi “size nasıl yardımcı olabilirim” diyerek daha erken davrandı.  Hasan beklenmedik şekilde konuya girmesi gerektiğini farkedince küçük bir affalama dönemi geçirdi. “bilet iptali ya da değişimi için gelmedim” görevli mecburi bir gülümse attı artık konuya kesinlikle girmeliydi “ben küçük bir kaza geçirdim ve hafızamı kaybettim” satış temsilcisinin yüzü bir anda ciddileşti “çok üzüldüm, geçmiş olsun” hasan doğru yolda olduğunu anladı  “yakın zaman önce amerikadan türkiyeye THY uçağı ile yolculuk yaptığımı farkettim” Satış temsilcisinin yüzü ciddiyetten soru işaretine doğru kaydığını görünce “pasaportumdaki giriş çıkış kaşelerine bakınca gördüm bunu” iyi toparladım dedi içinden kısa bir bekleme anının kadının merakını arttıracağını ve daha fazla yardımcı olmasına neden olacağını ümit ediyordu.
“anlıyorum” dedi görevli, “sizden ricam bileti nerden aldığım, hangi havalimanından hangi uçuş ile ülkeye döndüğüm ve daha da önemlisi Türkiye’den amerikaya THY ile gitmiş olmalıyım, eğer bulabilirseniz hangi tarihte ülkeden çıkış yapmış olduğum konusunda bana bilgi verirseniz, İnanın benim için çok önemli”
Kadının yüzünden yardımcı olacağını kestirebilmişti, satış görevlisi önce gülümsedi ve tekrar geçmiş olsun dileklerini iletti ancak bu tür bilgiyi yalnızca ilgilisine verebileceklerini ifade ederek Hasan’dan kimlik belgesini istedi. İyi ki yanıma almışım diye geçirdi aklından. Çünkü bu kimliğin kendine ait olmadığına inanıyordu ve dahası bu kimliğin sahte olduğuna. İnşallah sahte olduğunu görevli farketmez diye içinden geçirirken kimliğini uzattı.
Klavye tuşlarından çıkan seslerdeki melodiyi dinleyip sakin kalmaya çalışıyordu.  “buldum sanırım” görevli yardımcı olabilmenin sevinciyle söylemişti bunu. Hasanın heyecanı iyice artıyordu.
“3 haziran günü Boston ‘dan Newyork aktarmalı olarak İstanbul yeşilköye uçmuşsunuz” Bu uçmak fiili hep garip gelmişti hasana. “peki bileti nerden ve ne zaman aldığım bilgisi mevcut mu?” bu sorunun cevabı gerçekten önemliydi. Görevli önce tereddüt etti “bu bilgiyi sizle paylaşmam için sanırım süpervizörümden onay almalıyım” görevli hızla kalktı ve arka taraftaki koridorda kayboldu. Hasan bir an bilgisayara doğru eğilip ekranda yazanları okumayı düşündü. Sonra daha öğrenmesi gerekenler olduğunu hatırlayıp bu riski almak istemedi. Görevli koridorun ucunda belirdiğinde “iyi tercih” dedi içinden.
                Görevli, aslında bu bilgileri paylaşmasının doğru olmadığını ancak Hasanın özel durumu nedeniyle bir kereye mahsus bu kuralı çiğneyebileceğini söylerken Hasan aman nede hayır sever bir hanımefendi diye alay etti içinden.       
“Bileti 3 ocak 2014 günü Bakırköy bayimizden almışsınız.”  Hasan vücudundaki tüm adrenalinin kana karıştığını hissetti. Bu çok önemli bir bilgiydi çünkü bilet Türkiye’den alınmış ise Türkiye’den Amerikaya gittiği kesinleşmiş olacaktı. “Bu, amerikadan 3 Hazirndaki yurda dönüş uçak biletim, eminsiniz değil mi?”
“emin olmasam söylemezdim inanın bana, bu bilgileri paylaşmam bile sakıncalı” görevlinin sesi tehditkar bir tınıya dönüşmüştü. Hasan durumu tekrar kendi lehine çevirmeliydi ancak ne söylemesi gerektiğini bir an kestiremedi. “Başka bir şey yoksa sıradaki müşterimiz ile ilgilenmeliyim” eyvah dedi Hasan ya şimdi söze girmeliydi ya da bu konuşma burda sonlanacaktı. “çok teşekkür ederim inanın bana bu benim için çok önemli, şule hanım sizi zor durumda bırakmak istemem” görevlinin boynunda asılı kimlikten çektiği kopyayı kullanarak ismiyle hitap etmenin yeniden yakınlaşma kurmak  için faydalı olacağını düşündü. Şimdi tam sırası dedi içinden ve “geçen hafta geçirdiğim trafik kazasında eşimi kaybettim” kısa bir süre duraklayarak görevlinin içindeki acıma duygusunun olgunlaşmasını bekledi. “inanın benim için verdiğiniz bu bilgiler çok önemli”
“üzgünüm, ama yapabileceğim” görevlinin savunmaya geçtiğini fark ederek sözünü yarım kesti “evi terkeden kızımızı bulmak için amerikaya gitmişim” eğer buna da inanırsa her soruma cevap verecek diye geçirdi içinden.
“bakın gitmişim diyorum çünkü hafızamı tamamen kaybettim Şule hanım”. Görevlinin gardı düşmüştü. “eminim türkiyeden amerikaya gidiş biletimi de dönüş ile birlikte almışımdır, sizden ricam bu bilgiyi teyit etmeniz”
Görevli etrafına bakınıp çalışma arkadaşlarının ya da süpervizörünün onu izleyip izlemediğini kontrol etti. Ve tekrar bilgisayar ekranından araştırma yapmaya başladı. 2 dakikalık bekleme süresi 2 yıl gibi gelmişti Hasan ‘a. Buradan alacağı bir bilgi önemli bir başlangıç olacaktı. Görevli yine etrafını kontrol etti ve sesini iyice alçaltarak “bakın Hasan bey gidiş biletiniz ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadım belki başka bir havayolu firmasından almışsınızdır”. Hasan kadının yüzündeki gerginlikten bir şeyler bildiğini farketti. “Şule hanım, belki hiç bir şey hatırlamıyorum ancak THY dan başka bir havayolu şirketine güvenmeyeceğimden nerdeyse eminim”
Görevli yarım saniye kadar düşündü, Hasan, kadının olasılıkları tahlil ettiğini eğer duyguları, mantığına galip gelirse ekranda yazılanları onunla paylaşacağını biliyordu. Başını  hafifçe yana eğip dudaklarını büktü. Gözü kadının dudaklarına kilitlenmişti. “pekala” dedi kadın belki işimden olucam ama neyse” işte geliyor diye geçirdi içinden. “dönüş biletinizin bedeli peşin olarak ödenmiş” sesi nerdeyse fısıltı halinde çıkıyordu ve Hasan iyice görevliye yanaşmıştı. “ancak” yine durdu kadın “ancak bişey farkettim size ait gidiş bileti yok ama aynı anda Ali Şimşek adına newyorka gidiş bileti alınmış ve iki biletin bedeli birlikte nakit olarak ödenmiş” Kalbi nerdeyse duracaktı fakat buna rağmen sorulması en mantıklı soruyu sordu “peki biletlerin ödemesini yapan kişi belli mi?”
Taksim gezi parkının merdivenlerini çıkarken, düşmanca duygular içine girdiğini hissetti. Burada kötü bir şeyler yaşamış olmalıydı. Ama bu duygularının kime karşı ya da neye karşı olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Serin bir ağaç gölgesi bulup altındaki banka oturdu. Burnundan derin nefesler alıp stresini ve kan basıncını azaltmaya çalışıyordu. “Ali Şimşek, kim bu adam?” Eğer Ali Şimşek ‘i bulursa bütün sorularının cevaplanabileceğini hayal etti. Akıllı telefonunu eline alıp, tırnak içinde Ali Şimşek yazdı. Yaklaşık 2 milyon sonuç döngüsü oluşmuştu. İlk çıkan facebook profilini tıkladı profil fotoğrafında 15 yaşlarında bir ergen saçlarını jöle ile havaya kaldırmış ve kollarını göğsünde birleştirmiş şekilde arzı endam ediyordu. 2. Linkteki porfil resminde adamın bebeği olduğuna kaanat ettiği kız çocuğu fotoğrafı, bir diğerinde Fenerbahçe logosu. “Samanlıkta iğne aramaktan bile zor” sesi karamsarlık yüklü bir şekilde çıkmıştı. Buradan bir sonuç alamayacağını anlayarak oturduğu banktan kalktı. Bilet paralarını ödeyenin kim olduğu belli değildi, zira görevli nakit ödemelerde ödeme kaydı tutulamadığını söylemişti. Elinde olan veriler Newyork, boston ve Ali ŞİMŞEK isminden ibaretti.
“kimsin sen, sen kimsin sen he kimsin” irkilerek arkasını döndüğünde saçları ve sakalları pislikten birbirine yapışmış elindeki şarap şişesiyle konuşan evsizi gördü.  “Ben kimim, sen kimsin, biz kimiz belki de sen bensin ben de sen” birden aklına Anna Freud geldi Hasan ‘ın. Ben ve savunma mekanizmaları. Evet okuduğu bir kitaptı bu. Bir akıl hastalığı olup olmadığını düşündü. Belki şizofren (çoklu kişilik bozukluğu) ya da border line.  Belki de Ali ŞİMŞEK benim diğer kişiliğim diye gülümsedi. Ve o anda fark etti “evet Ali ŞİMŞEK” ben olmalıyım. Ali ŞİMEK olarak Amerikaya gittim ve Hasan olarak geri döndüm” Sonra kendi tezine kendi çomak soktu “peki ama niye?”
Tekrar Şule isimli görevlinin karşısındaydı. Ona çok yardımcı olduğu için uçak biletini de ondan almanın kibarlık olacağını ve belki prim kazanmasını sağlayacağını düşündü. “henüz hasta iken bu yolculuk sizin için tehlikeli değil mi?” anaç bir tonda söylemişti Şule bunları. “doktorum geçmişime ait bir şeyler bulmam konusunda beni teşvik ediyor maalesef türkiye de hiçbir yakınıma ulaşılamadı”
“peki o zaman, ödeme nasıl olacak hasan bey” Şule hanım satış yapmanın keyfini sürüyordu çünkü Hasan 1. Sınıf bilet almak istemişti. “yine peşin” dedi hasan, “yine mi?”
Satış görevlisi Hasanın kafasının karışık olduğundan nerdeyse emindi “ 19 haziran Çarşamba günü saat 5:30 ‘da Atatürk Havalimanından Newyork yönüne 1. Sınıf uçak biletiniz bedeli 1850 TL kesiyorum onaylıyor musunuz”
“evet” dedi hasan. Amerikaya gidiyor olmak garip bir heyecan duygusu oluşturmuştu beyninde. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GİRİŞ

Polisiye kurgu kısa öykü türündeki bu yazımda yer alan kişilerin ve olayların gerçek kişi ve olaylarla hiç bir ilgisi yoktur. iyi okumal...