18 Kasım 2015 Çarşamba

3. BÖLÜM

            Pasaportun en son sayfasından başlayarak giriş ve çıkış yaptığı ülkelerin kaydını arıyordu. Ama ne yazık ki sadece iki kaşe gördü. Çıkış United States of America Çıkış tarihi 03 haziran 2014. Giriş Türkiye Cumhuriyeti, giriş tarihi 04 Haziran 2014.
            Mektubu yazmış ya da imzalamış olduğu tarihten sadece 8 gün önce ve sadece Amerikadan çıkış-Türkiyeye Giriş yapmıştı. Ve amerikaya giriş tarihi yoktu. En azından bu pasaport üzerinde böyle yazıyordu.
           
            Son iki saat içinde yaşadıkları, öğrendikleri aslında daha doğrusu öğrenemedikleri zihnini ve bedenini fena halde yormuştu. Önünde durduğu tekel büfesinden ufak şişe cin alırken “içermiyim içmezmiyim bilmiyorum? İçmiyorsam da az sonra başlayabilirim” diye gülümseyerek konuştu büfenin camına akseden yüzüyle.
            “bana mı dedin abi” büfeci içkiyi poşetlerken ne dediğini anlamamıştı. “Yok” dedi hasan “sana demedim, öyle sesli düşünüyordum
            “sesli mi düşünüyordun? Abi biz sessiz bile düşünemiyoruz?” diye kıkırdadı büfeci.
Muhabbeti uzatmak istiyordu Hasan ama ne konuşacağını bile bilmiyordu “bugün günlerden ne?” diyebildi. “Pazar” dedi büfeci. “Tabi ya” dedi Hasan. Önünde duran gazeteleri görmemiş olmalıydı. Hemen rastgele birini seçti. Günlerden Pazar, Aylardan hazirandı. Ve Haziranın 16. günü.

              Aslında büfeciyle muhabbete hazır başlamışken nerede olduğunu sorması da gerekirdi ama alay konusu olmak ve dahası dikkat çekmek istememişti. 

                Eve döndüğünde buzdolabıdan yiyecek bir şeyler çıkardı. Alkol öncesinde midesine birş eylerin girmesinin iyi olacağını düşünüyordu. birkaç lokma atıştırdıktan sonra köşe koltuğun en ucuna oturarak elindeki üçte biri cin üçte ikisi elma suyundan oluşan içkisini yudumlamaya başladı. Sehpanın üzerinde duran not defterini alarak uyandığından bu yana edindiği tüm bilgileri gözden geçirmek için alt alta yazmaya başladı.
3 Haziran da Amerikadan çıkış yapıyorum, 4 haziran günü ülkeye giriyorum. Tarih farkına bakılırsa uçağa en erken öğleden sonra binmiş olmalıyım. Sonra aynı gün kimliğimi yeniliyorum. Duruma bakılırsa jetlag den çok etkilenmemişe benziyorum. Bundan 7 gün sonrasına yani 11 haziran gününe imza atmış olduğum mektubu yazıyorum ve bundan da 5 gün sonra yani 16 haziranda bomboş bir beyin ile nerde olduğumu bilmediğim bir şekilde uyanıyorum.
“Çok güzel ya !” derken kahkaha attı. “ne çok şey biliyorum”

                İçki dolu bardağından son yudumu aldı. Ayaklarını orta sehpaya uzatıp kafasını geriye yasladı. Gözleri ağırlaşmaya başlamıştı. sanırım alkol kana karışmaya başladı diye geçirdi içinden. Ayağa kalktığında hafifçe sendelediğini hissetti. “demek çok içen biri değilim” dedi hafifçe gülümseyerek. Holdeki dolaptan silahı aldı, mekanizmayı kurdu ve emniyetini kapattı. 5 gündür yattığını düşündüğü odaya geçti. Böyle boş boş düşünerek sabahlamanın bi anlamı olmayacağına kanaat ederek uyumayı planladı. Yatağın alt tarafında bir ıslaklık hissetti. Eliyle karanlıkta yoklayınca anjiyokatın ucundan  çıkardığı hortumu buraya atmış olduğunu, ancak serumu kapatmadığını anladı. “bir bu eksikti” diye sitem etti kaderine. Kalkıp ışığı açtı ve tam serumu kapatacakken gözü şişelerin üzerinde kalemle çizilmiş zaman skalasına takıldı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GİRİŞ

Polisiye kurgu kısa öykü türündeki bu yazımda yer alan kişilerin ve olayların gerçek kişi ve olaylarla hiç bir ilgisi yoktur. iyi okumal...