Pasaportun en son sayfasından başlayarak giriş ve çıkış yaptığı ülkelerin
kaydını arıyordu. Ama ne yazık ki sadece iki kaşe gördü. Çıkış United States of
America Çıkış tarihi 03 haziran 2014. Giriş Türkiye Cumhuriyeti, giriş tarihi
04 Haziran 2014.
Mektubu
yazmış ya da imzalamış olduğu tarihten sadece 8 gün önce ve sadece Amerikadan
çıkış-Türkiyeye Giriş yapmıştı. Ve amerikaya giriş tarihi yoktu. En azından bu
pasaport üzerinde böyle yazıyordu.
Son iki
saat içinde yaşadıkları, öğrendikleri aslında daha doğrusu öğrenemedikleri
zihnini ve bedenini fena halde yormuştu. Önünde durduğu tekel büfesinden ufak
şişe cin alırken “içermiyim içmezmiyim bilmiyorum? İçmiyorsam da az sonra
başlayabilirim” diye gülümseyerek konuştu büfenin camına akseden yüzüyle.
“bana
mı dedin abi” büfeci içkiyi poşetlerken ne dediğini anlamamıştı.
“Yok” dedi hasan “sana demedim, öyle sesli düşünüyordum”
“sesli
mi düşünüyordun? Abi biz sessiz bile düşünemiyoruz?” diye
kıkırdadı büfeci.
Muhabbeti uzatmak istiyordu Hasan ama ne konuşacağını bile bilmiyordu “bugün
günlerden ne?” diyebildi. “Pazar” dedi
büfeci. “Tabi ya” dedi Hasan. Önünde duran gazeteleri
görmemiş olmalıydı. Hemen rastgele birini seçti. Günlerden Pazar, Aylardan
hazirandı. Ve Haziranın 16. günü.
Aslında büfeciyle muhabbete hazır başlamışken nerede olduğunu
sorması da gerekirdi ama alay konusu olmak ve dahası dikkat çekmek
istememişti.
Eve
döndüğünde buzdolabıdan yiyecek bir şeyler çıkardı. Alkol öncesinde midesine
birş eylerin girmesinin iyi olacağını düşünüyordu. birkaç lokma atıştırdıktan
sonra köşe koltuğun en ucuna oturarak elindeki üçte biri cin üçte ikisi elma
suyundan oluşan içkisini yudumlamaya başladı. Sehpanın üzerinde duran not
defterini alarak uyandığından bu yana edindiği tüm bilgileri gözden geçirmek için
alt alta yazmaya başladı.
3 Haziran da Amerikadan çıkış yapıyorum, 4 haziran günü ülkeye giriyorum. Tarih farkına bakılırsa uçağa en
erken öğleden sonra binmiş olmalıyım. Sonra aynı gün kimliğimi yeniliyorum.
Duruma bakılırsa jetlag den çok etkilenmemişe benziyorum. Bundan 7 gün sonrasına yani 11
haziran gününe imza atmış olduğum mektubu yazıyorum ve bundan da 5 gün
sonra yani 16 haziranda bomboş bir
beyin ile nerde olduğumu bilmediğim bir şekilde uyanıyorum.
“Çok güzel ya !” derken kahkaha
attı. “ne çok şey biliyorum”
İçki
dolu bardağından son yudumu aldı. Ayaklarını orta sehpaya uzatıp kafasını
geriye yasladı. Gözleri ağırlaşmaya başlamıştı. sanırım alkol kana karışmaya
başladı diye geçirdi içinden. Ayağa kalktığında hafifçe sendelediğini hissetti.
“demek çok içen biri değilim” dedi hafifçe gülümseyerek. Holdeki dolaptan
silahı aldı, mekanizmayı kurdu ve emniyetini kapattı. 5 gündür yattığını
düşündüğü odaya geçti. Böyle boş boş düşünerek sabahlamanın bi anlamı
olmayacağına kanaat ederek uyumayı planladı. Yatağın alt tarafında bir ıslaklık
hissetti. Eliyle karanlıkta yoklayınca anjiyokatın ucundan çıkardığı hortumu buraya atmış olduğunu,
ancak serumu kapatmadığını anladı. “bir bu eksikti” diye sitem etti kaderine.
Kalkıp ışığı açtı ve tam serumu kapatacakken gözü şişelerin üzerinde kalemle
çizilmiş zaman skalasına takıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder